Eski hekimlerden İbni Sina şöyle der: "Tıb ilmi ki beyte sığdırılmıştır. Ve söylemenin güzeli de kısa söylenmesindedir. Az ye! Yedikten sonra hazmoluncaya kadar başka bir şey alma! Zira şifa yemeğin hazmolunmasındadır. İnsanın sağlığını bozan yemek üzerine yemek yemektir." Hastalığın ve sağlığın en önemli belirleyicisi, Allah'ın takdirinden sonra muhakkak beslenmedir. İnsan ne yerse ondan ibarettir. Yediğine dikkat etmeyen, nasıl yemesi gerektiğini bilmeyen, neyi ne zaman yiyeceğini bilmeyen kimselere ne kadar tedavi uygulanırsa uygulansın geçici iyileşmelerden sonra yeniden hastalık kaçınılmaz olacaktır.
Modern tıp anlayışı beslenmenin önemini halen idrak edememiştir. Rafine yağlarla, katkılı soslarla hazırlanmış, mikrodalga ile ısıtılmış, kimyasal zehirlerle üretilmiş kaplarda sunulan yemek, ketçaplı mayonezi ile, gazlı tatlandırıcılı içeceklerle ve binbir problemli ekmekle tüketilirken, endüstriyel gıdalar hayatımızın bir parçası haline gelmişken bunları çözmeden sağlık beklemek beyhudedir.
O yüzden her türlü hastalığın tedavisinde "Şifanın kaynağını doğru yerde arama ilkesi"nden sonra ilk yapılması gereken beslenmeyi düzeltmek, hayatımızdaki temizlik malzemelerinden kozmetiğe, kap kacaktan giyeceklere her türlü kimyasal zehirlerden uzak kalmaktır. Bundan sonra doğru ve meşru vesilelere sarılarak şifayı aramak en doğrusu olacaktır.
Ebu Dâvud'da geçen Hadiste Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurur: "Allah Teala hastalığı da ilacı da indirmiştir. Ve her hastalığa bir ilaç vermiştir. Öyleyse tedavi olun. Ancak haram olan şeyle tedavi olmayın." (Ebu Davud Tıbb, 11)