Hashimato, otoimmün (vücut bağışıklık sisteminin bozulduğu ve görevini suistimal ettiği) bir hastalıktır ve tiroid yetmezliğinin de en önemli nedenidir. Hashimato, bağışıklık sisteminin bozulmasıyla tiroidin etkilendiği genel bir durumdur, ya değilse sadece tiroidi ilgilendiren bir hastalık değildir. Tüm hipotiroidi vakalarının %90’ının sebebi haşimato hastalığıdır.

Hashimato da diğer otoimmün hastalıklar gibi, modern tıp dayatmasından bağımsız "bütüncül" bakış açısıyla değerlendirildiğinde, çözümsüz hastalıklardan değildir.

Otoimmün hastalıklarda ilk odaklanılacak organ bağırsaklardır. Bağırsaklar, vücuda giren besinlerin ilk kontrol noktasıdır. Beslenme ve diğer alışkanlıklarla bu kontrol noktası bozulduğunda, her türlü toksik (zehirli) bileşikler kana geçmeye başlar. İkinci kontrol noktası karaciğerin de baş edemeyeceği noktaya iş vardığında, vücut içi bağışıklık sistemi devreye girerek vücudu savaş alanına çevirir. Savaşın yoğunlaştığı yerlerde bulgular ortaya çıkar. Tiroidde yoğunlaşmışsa, Hashimato olur. Otoimmün hastalıkların en temel sebebi budur. Bunun yanında modern hayatın kimyasal toksinleri ve ağır metalleri, gereksiz kullanılan kimyasal ilaçlar, beslenme yanlışları, sedanter (hareketsiz) yaşam tabloya katkı sunmaktadır.

Ne yapılmalı?

1. Her şeyden önce beslenme alışkanlıkları düzenlenmeli ve bilinçli bir hekim gözetiminde hastalığa uygun diyet düzenlenmeli. Bağırsak geçirgenliğini tedavi etmeye yönelik yaklaşımlarda bulunulmalı.

2. Vücudun bağışıklık sistemini baskılamak yerine, fıtrata uygun doğal tedaviler ile yeniden eğitme üzerine gidilmeli.

3. Harap olmuş organı kurtarmak varken, zaten bu ortan hormon üretemiyor diyerek ömür boyu dışarıdan sentetik hormon vermek olgun bir bakış açısı değildir. Belki tedavi sona erene kadar vücut fonksiyonlarını bozmamak için destek verilebilir, ancak hedef her zaman tiroid hormon ilaçlarını kesmek üzerine olmalıdır. Tiroid hormon ilaçları bağırsak düzenini bozarak hastalığı her zaman daha kötüleştirerek kısır döngüye sokar.

4. Tiroid bezleri "Hashimato" hastalığına bağlı olarak hasta olan vücutta, büyük ihtimalle beyinde hipotalamus ve hipofizden başlayan ve aşağıda böbrek üstü bezleri, pankreas, tiroid, karaciğer ve diğer endokrin bezleri de içine alan büyük bir sistem bozulmuş demektir. Buna HPA aksı diyoruz. Bu aksı düzenlemek için müdahalelerde bulunulmalı. Beslenmenin yanında, uygun bitkisel tedavi, aromaterapi, egzersiz önerileri, uyku düzeni vs. ile düzenlenmelidir.

5. Vücutta yanlış beslenme ve kimyasal ürünlerin üzerimizdeki ablukası nedeniyle biriken ağır metalleri vücuttaun atmak için tedavi protokolleri uygulanmaldır. Bu ağır metaller organlarda birikerek organların fonksiyonlarını bozmaktadırlar.

6. Eksikliklerin tamamlanması: İmmün sistemin yeniden dengelenebilmesi, vücudun enflamasyondan kurtulması ve kendisini yenileyerek sağlıklı bir metabolizmayı devam ettirebilmesi için ihtiyaç duyduğu tüm unsurlara ait eksiklikler saptanmalı ve bu eksiklikler uygun bir tedavi yaklaşımıyla düzeltilmelidir. D vitamini, B12, iyot, folat, omega-3, selenyum, magnezyum vs. gibi mineral ve vitaminler bunlara örnek olarak verilebilir. Bazen tiroid hormonları normaldir, ama vücutta selenyum, çinko gibi mineral eksikliklerinden iş göremez hale gelir. Bunların da tespit edilip düzeltilmesi gerekir.

Özellikle bunlar arasında iyotun üzerinde durmak gerekir. İyot, vücut bağışıklık sisteminin düzenler, antioksidandır, ağır metalleri vücuttan atar, sindirim sistemini düzenleyerek otoimmün hastalıklara fayda sağlar ve tiroid hormon üretiminde çok önemli bir yere sahiptir. İyotlu tuz, tuzdaki klordan dolayı iyotun emilimi az olduğunda vücuda iyot takviyesine yeterli olmaz. Tuzdaki ve yüzme havuzlarındaki klor, birçok kimyasal üründe bulunan brom, diş macunlarındaki flor iyotun emilimini engelleyerek hastalıklara davetiye çıkarmaktadır.

Tedavi standart değil, kişiye özel olmalı, hasta birebir dinlenerek ve eğitilerek süreç devam etmelidir.

En nihayetinde gayret hekimden, başarı ve şifa Allah azze ve celledendir. Hastalarımıza Allah'tan şifa diliyoruz.